top of page

Lisede eşcinsel olmak


Heteroseksüelliğin tek norm kabul edildiği toplumlarda bireylerin LGBT kimliklerine bağlı olarak ötekileştirme, şiddet gibi olumsuz deneyimlere maruz bırakıldığını biliyoruz.

Peki durum yaşamın en önemli ve çalkantılı dönemi olan ergenlikte nasıl? Ergenlik, insanlarda fiziksel ve psikolojik değişikliklerin olduğu, kişilik yapısı ile birlikte cinsel organlarda fiziksel ve fonksiyonel değişikliklerin ön plana çıktığı bir dönem olarak kabul edilmektedir. Bu dönem, gencin cinsel yönelimini de fark etmeye başladığı bir dönemdir aynı zamanda. Bu noktada şunu belirtmekte fayda var; bir araştırmaya göre LGBT’lerin büyük kısmı okullarını hem kendileri için hem de LGBT’lere destek veren heteroseksüeller için güvenli bulmamakta.

‘Lisede eşcinsel olmak’ ise konuşulması zor; ancak görmezden gelinemeyecek kadar önemli bir konu. Elbette derin bir konu olsa da, öne çıkan hatlarıyla değerlendirmeye çalışacağız.


Palak Bansal

Cinsel yönelimi homoseksüelite olan gençler, ne yazık ki görmezden gelinen bir popülasyon. Ne kadar lezbiyen ve gey birey gördüysem, yaşamlarının en sancılı dönemleri olarak lise çağlarından bahsediyorlardı. Bu dönemde ailelerinden, akranlarından gördükleri zorbalıkların, alayların, dışlamaların etkilerini hem fiziksel hem de psikolojik olarak ileriki yaşamlarında da hissediyorlar.

Eşcinsel bireylerin cinsel yönelimlerini ilk fark ettikleri dönem çoğunlukla lise dönemi oluyor. Türkiye’deki kültürel yapı düşünüldüğünde tam da bu çağda, gençlerin karşı cinsiyet olarak tanımlanmış kişiler ile romantik ilişkiler içerisinde olması gerektiğini öngörülüyor. Yakın arkadaş yahut kanka grubu olarak ise hemcins seçmeleri gerekiyor. Eşcinsel gençler için ise en zor günler başlamış oluyor böylece.

Karşı cinse yönelik cinsel bir çekim hissetmediğini, karşı cinsteki akranlarını arkadaşı olarak gördüklerini fark etmeye başladıklarında ‘ben gey/lezbiyen miyim’ soruları da kafaları kurcalamaya başlıyor. Karşı cinsten kimseyle romantik bir birliktelik kurmadığı için, onlarla sürekli kanka olarak takıldığı için arkadaşlarından da (özellikle erkeklerden) ‘sen gey misin, niye sürekli kızlarla takılıyorsun, hiçbiriyle sevgili de olmuyorsun’ cümleleri en sık söylenen şiddet söylemlerinden. Eşcinsel gencimiz için zorbalıklar, cinsel şiddetler başladı demektir.

Maalesef ki çoğu eşcinsel genç, ailesiyle, arkadaşlarıyla, akranlarıyla paylaşmıyor. Tam da yukarıda bahsettiğimiz sebepten. Çünkü dışlanmaktan, şiddet görmekten korkuyor. Haksız da sayılmaz. Kendisini olduğu gibi kabul edecek kişileri, ortamları bulamayan gençler çoğunlukla bununla bir baş etme yolu olarak heteroseksüel davranışlar sergileyerek yönelimini gizlemek zorunda kalıyor. Örneğin; bu kişi bir erkekse hiçbir şey hissetmediği halde kızlarla çıkıyor, kankalarını erkeklerden seçiyor.

Ama bunun yanı sıra o erkeklerle de mesafeyi korumak zorunda hissediyor. Ya bir bakışından, davranışından gey olduğunu anlarlarsa? Al başına belayı. Ergenliğin yarattığı ruhsal fırtınaya bir de bu kaygıların, kafa karışıklıklarının, dışlanmışlıkların eklendiğini düşünün. Taşıması ağır bir yük.

Peki gençler bu yoğun baskı, kaygı, suçluluk, korku gibi duygularla yaşamak zorunda mı? Elbette ki hayır. Bu noktada en büyük iş okullara düşüyor. Biliyoruz ki toplumsal değişimlerin kaynağı da okullardır. Liselerdeki yöneticilerin, öğretmenlerin, sosyal çalışanların ve danışmanların, homofobi ile karşı karşıya kaldıklarında bununla baş edebilmeleri, bu önyargılara ilişkin şiddete maruz bırakılan gençlerle danışma yapabilmeleri gerekiyor. Asıl önemlisi ise bunlar yaşanmadan önlenebilmesi gerekiyor. Türkiye’deki liselerde eşcinsel gençlere yönelik psikososyal destek ve şiddete karşı önleyici çalışmalar neredeyse yok. Müdahale kısmı ise büyük eksiklerle dolu. Çoğu zaman okuldaki öğretmenler, yöneticiler de bu homofobik tutumlara destek çıkabiliyor ve çocuğu istismar edebiliyor. Hal böyle olunca gençler daha da fazla bir açmazın içerisine düşüyor.

Çoğu zaman ailesinden destek göremeyen birey, okuldaki tutumların da üstüne gelmesiyle intiharlara kadar sürüklenebiliyor.

Çok boyutlu bir değişim lazım aslında bize. Sadece öğrencilerin bakış açısınını değiştirmek önemli ancak yeterli değil. Gençlerin, otorite figürü yerine koyduğu kişiler değişmeli ki onlar da değişebilsin. Yani özetle; gençlerin tüm sorunlarını sevgi ile aşabilmeleri için önce bizim sevmemiz gerekiyor. Ayırt etmeksizin… İşte o zaman, gayretle mücadele ettiğimiz ayrımcılıklar, dışlanmışlıklar, şiddet içeren söylemler, davranışlar ortadan kalkacak. İşte o zaman, sevgi aydınlatacak ruhlarımızı.

Dayanışmayla….

Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
bottom of page